[vc_row][vc_column][vc_column_text]
Böbrek kanseri nedir?
Böbrekler, insan vücudunda belimizin her iki yanında birer tane bulunan, büyük bir fasülyeye benzeyen ve kanı süzerek idrar üreten organlarımızdır. Her bir böbrekte yaklaşık 2 milyon tane hücre bulunur ve bunlar normal şartlar altında artıp-azalmazlar. Ancak diğer organların kanserlerinde olduğu gibi, böbrekte bu hücrelerde herhangi bir sebeple anormal bir çoğalma meydana gelir ve burada bir kitle oluşur. Bu hücreler normal böbrek hücrelerinden farklıdır ve giderek çoğalırlar, önce kitlesel olarak büyür daha sonra da böbreğin çevre organlarına veya kan yoluyla vücudun diğer organlarına yerleşerek o organlarda da kanser oluştururlar. Bu duruma yayılma ya da metastaz adı verilir. Yayılma olduğu durumda artık böbrek kanserinin tedavisi için çok geç kalınmış demektir, çünkü bu kanserler ne ışın tedavisi (Radyoterapi) ne de ilaç tedavisi (Kemoterapi) ile tedavi edilemez. Dolayısıyla böbrek kanserinin erken teşhis edilmesi ve doğru tedavisi hayat kurtarır.
Böbrekte çok çeşitli hücre ve yapılar vardır (böbrek hücresi, kan damar hücereleri, sinir hücreleri, yağ hücreleri, idrar kanal hücreleri vb.) ve böbrekte bu hücre yapılarından herhangi birinden kanser gelişebilir. Gelişen kanser köken aldığı hücreye göre adlandırılır. Böbrek kanserlerinin %90 dan fazlası böbrek hücrelerinden köken alır ve Böbrek Hücreli Kanser (Renal Cell Carcinoma) adı verilir. Bunun dışında ikinci sırada idrar kanal hücrelerine ait Değişici Epitel Hücreli Kanser (Transizyonel Cell Carcinoma) yer alır. Bu kanser aslında idrar torbasında yaygın olarak görülen kanserdir ve bazen böbrekte de ortaya çıkabilir.
Böbrek kanserleri neden oluşur?
Böbrek hücrelerinin neden anormal şekilde çoğaldığı ve bunu neyin tetiklediği hala netlik kazanmamıştır. Ancak kanser teşhisi konulmuş binlerce hastanın ortak verilerine dayanılarak bazı risk faktörleri belirlenmiştir. Bu risk faktörlerini taşımak kanser gelişeceğini göstermediği gibi taşımamak da kanser olmayacağını garanti ettirmez. Böbrek kanseri genellikle 40 yaşın üzerinde görülen bir kanser tipidir. Bunun dışında sayılan risk faktörleri aşağıdaki gibidir.
⁃ Sigara içenlerde içmeyenlere oranla risk 2 kat fazladır
⁃ Erkeklerde 2 kat daha fazla gözükür.
⁃ Şişmanlık riski arttırır
⁃ Bazı ağrı kesicilerin uzun süreli kullanımı riski arttırır
⁃ Uzun süre diyalize girmek riski 4 kat arttırır
⁃ Ailede bulunan bazı genetik hastalıklar riski arttırır
⁃ Ailede, özellikle kardeşlerde böbrek kanseri hikayesi olması
⁃ Asbestoz, kadmiyum, benzen, bazı tarım ilaçları gibi belli başlı kimyasallara maruz kalmak riski arttırır
3- Böbrekteki kistlerin veya kitlelerin tümü kötü huylu (kanser ) mudur?
Böbrekte görülen kitlelerin bazıları kist (içi sıvı dolu baloncuk) yapısında olabildiği gibi, bazıları da doku kıvamında olabilmektedir. Böbrek kistlerinin bazıları ve toplumda en sık görülen şekli “basit kist” olarak adlandırılan kistler olup çoğu zaman hastaya herhangi bir zarar vermez ve tedavi gerekmez. Aynı zamanda kansere dönüşme riski taşımaz. Ancak “komplike kist” olarak tanımladığımız kistlerin bazıları halihazırda kanser hücerleri barındırabileceği gibi, ilerleyen zamanlarda da kanser dönüşümü gösterebilir.
Doku kıvamında olan kitleler ise çok çeşitlilik gösterir, bunlar arasında iyi huylu olanlar olabildiği gibi kötü huylu olan birçok böbrek kanseri çeşidi vardır. Ancak buradaki en büyük handikap, gerek tomografi gerek ultrason gerekse de emar (MR) filmleriyle bu kitlelerin iyi mi kötü mü olduğuna karar vermek çok zordur. Çok az sayıda böbrek kitlesinin net ayırımı bu filmlerle yapılabilmektedir. Radyolojik tetkiklerle bu ayırım yapılamadığı takdirde, bu kitlelerin tümü kötü huylu olarak kabul edilir ve ona göre tedavi kararı verilir.
4- Böbrek kanserleri ne gibi şikayetlere neden olur?
Böbrek kanserleri malesef genellikle erken evrelerde belirti vermez. Belirtiler meydana geldiğinde böbrek kanseri genellikle ileri safhalara ulaşmış, metastaz yapmıştır. Eskiden birçok hasta bu aşamada tespit edilirken, günümüzde ultrasonografinin yaygınlaşması, hastanelerin artması, check-up kültürünün yaygınlaşması tesadüfi bulunan böbrek kanseri sayısını arttırmıştır. Hatta günümüzde tespit edilen böbrek kanserlerinin büyük çoğunluğu hiçbir şikayete sebep olmamış, tesadüfi bulunmuş kanserlerdir. Şayet aşağıdakilerden biri veya birkaçına sahipseniz bu açıdan bir kontrolden geçmenizde mutlak fayda vardır.
⁃ İdrarda kan
⁃ Karın alt ve yan bölgesinde şişkinlik
⁃ İştahsızlık
⁃ Geçmeyen yan ağrısı (böğür ağrısı)
⁃ Sebebi bilinmeyen kilo kaybı
⁃ Herhangi bir enfeksiyon ya da soğuk algınlığı olmadan haftalar boyu süren ateş
⁃ Aşırı yorgunluk
⁃ Kansızlık
⁃ Bacaklarda ve eklemlerde şişmeler
Böbrek kanserinde nasıl teşhis konur?
İleri safhada görülmüş bir böbrek kanseri genellikle vücudun yan tarafında sert bir şişlik olarak kendini gösterir ve muayenede bu kitle teşhis edilebilir. Ancak bir önceki soruda anlatıldığı üzere, birçok böbrek kanseri tesadüfi bulunur. Bunlar genellikle başka bir sebeple doktora giden hastadan istenen bir karın ultarasonu veya tomografisi sırasında tespit edilir. Ancak bu tetkiklerde tespit edilen her kitle kanser olmayabileceği için bu yönde araştırma yapmak gerekir. İlaçlı Tomografi veya MR çekilerek böbrekte bulunan kitlenin içeriği araştırılır. Bu filmlerde bakılan bazı kriterler kitlenin kötü huylu mu iyi huylu mu olduğunu belirler. Ancak bazen bu kriterler net karar vermeye yetmez. Bu durumda kitle kötü huylu olarak kabul edilir ve ona göre tedavi belirlenir. Çünkü, iyi huylu gibi görünen ancak kötü huylu olma ihtimali az da olsa olan bir kitle takibe alınıp ameliyat edilmezse, vücuda yayılması durumunda kişinin hayatına malolacaktır. Bu aşamadan sonra herhangi bir ameliyat, ışın tedavisi veya ilaç tedavisi etki etmeyecektir.
Böbrek kanserlerinin tedavisi nasıl yapılır?
Hangi safhada olursa olsun (erken veya yayılmış) böbrek kanserlerinin iyileştirici bir ilaç tedavisi yoktur. Tek çözüm ameliyattır. Yinede ameliyat olamayan hastalarda veya vücuduna kanserin yayıldığı kişilerde bu künser hücrelerinin yayılımını ve etkilerini azaltmak için ilaçlar kullanılmaktadır.
Kanser teşhisi konulan bir böbrek ya tümüyle çıkarılır (Radikal Nefrektomi) ya da sadece bu kitle çıkarılarak (Parsiyel Nefrektomi) tedavi edilebilir. Böbreğin tümünün mü, sadece tümörün mü alınacağı kararı, kitlenin böbreğin neresinde olduğuna ve boyutlarına göre verilir.
Her iki ameliyatta hem açık olarak hem de kapalı (laparoskopik) olarak yapılabilir. Böbrek kanseri uzun yıllar boyunca açık ameliyatlarla tedavi edilmekteydi. Ancak tıp alanında laparoskopik (kapalı) ameliyat tekniklerinin gelişmesi üroloji alanında da açık ameliyatların yerini kapalı ameliyatlara bırakmaya başladı. Günümüzde Amerika ve Avrupa ülkelerinde bu teknik standart haline gelmiş olmasına rağmen ülkemizde birçok merkezde hala açık ameliyat yapılmaktadır. Bunlar ekipman yetersizlilklerinin yanı sıra bu konuda yetişmiş deneyimli ürolog sayısının azlığına dayanmaktadır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, bazı böbrek kanseri vakalarında laparoskopik yöntem yetersiz kalabilir ve açık ameliyat gerekebilir.
Laparoskopik yöntemle böbreğin korunarak sadece kanser kitlesinin çıkarılması (Parsiyel Nefrektomi) ameliyatı nasıl yapılır ?
Parsiyel’in kelime anlamı “kısmi”, nefrektominin ise “böbreğin alınması” dır. Buradan anlaşılan “Parsiyel Nefrektomi” böbreğin bir kısmının, yani tümörlü kısmının alınmasıdır. Ancak yapılan bilimsel çalışmaların sonucu böbrek dokusundan çok az alarak bu ameliyatın yapılabileceğini göstermiştir. Yani kanser dokusunun bittiği sınırdan sadece 1-2 mm lik bir sağlam doku hattından böbreğin kesilmesi yeterlidir.
Bu işlem genel anestezi altında yapılmaktadır. Dünyada bu işlem için tanımlanmış ve sıklıkla uygulanan iki yöntem vardır. Her ikisinde de prensip, içeride yapılan işlemler ve kullanılan ekipman aynıdır. Tek farkı birinde ve daha sık olarak yapılanda karnın ön kısmından delikler açılması, diğerinde ise sırt bölgesinden delikler açılmasıdır. Yaygın olarak yapılanı tarif etmek gerekirse, karnın ön kısmında genellikle 4 adet 0.5-1cm lik kesi yapılır. Bunlardan birisi genellikle göbek deliğinin kenarına yapılır. Eğer ameliyat sağ böbrek için yapılacaksa diğer ikisi bu kesiden yaklaşık 7-8 cm uzağa, karnın sağ tarafına ve baklava dilimi şekli veya dikdörtgen oluşturacak şekilde yapılır. Sol taraf için de karnın sol tarafına kesiler yapılır. Her bir kesiden bir ucu kanın içinde bir ucu dışarıda kalacak şekilde borular yerleştirilir, ve içerisi gazla (Karbondioksit) doldurularak karnın şişirilmesi sağlanır. Böylece aletlerle içeride çalışmak ve kamera ile görüntü almak mümkün olur. Trokar adı verilen bu borular gaz kaçışını engelleyen özel yapım malzemelerdir. Göbek kenarından takılan borunun içinden kamera sistemi girilir ve içeriden görüntü alınmaya başlar. Daha sonra bunun sağına ve soluna takıla borulardan uzun el aletleri girilerek ameliyata başlanır. Ameliyatta böbreğin üzerinde bulunan kalın barsaklar aletler yardımıyla buradan uzaklaştırılarak böbreğe ulaşılır. Bundan sonra böbreğin ana damarları ortaya çıkarılır. Bu damarlar kitlenin kesilmesi esnasında mandal’a benzeyen kıskaçlarla tutularak kan geçişi engellenir. Daha sonra böbrekteki kitlenin etrafı temizlenerek, kitlenin hemen yanından sağlam böbrek dokusundan laparoskopik aletlerle kesi yapılarak kitle buradan tek parça halinde çıkarılır ve bir torbaya yerleştirilir. Hemen akabinde kesilen böbrek dokusu dikişlerle dikilerek kanama engellenir ve daha sonra böbrek ana damarları açılarak kesi hattında kanama olup olmadığı kontrol edilir. Torbanın içerisine alınan kitle aletlerin girdiği deliklerden birinden çıkarılır.
Laparoskopinin avantajları nelerdir?
En büyük avantajlarından birisi daha önce 20-30 hatta bazen 40 cm civarında yapılan kesilerin yerine çok küçük kesiler yapılmasıdır. Bu sadece kozmetik açıdan iyi bir görünüm değil, aynı zamanda daha çabuk ve daha sorunsuz iyileşme demektir. Özellikle şeker hastaları gibi yarası geç kapanan veya enfeksiyona yatkınlığı olan hastalarda bu durum çok daha önemli hale gelmektedir. Bunun yanı sıra hastaların daha çabuk iyileşmeleri nedeniyle hastanede daha az kalmaları, günlük yaşam aktivitelerine daha çabuk dönmeleri ve işlerine de daha çabuk başlayabilmeleri avantajlarını sunar. Yine ameliyat sonrası hastaların daha az ağrı duymaları ve daha az ilaç kullanma avantajları vardır. Özellikle deneyimli ellerde ameliyat süreleri de açık ameliyatlardan daha kısa sürmekte ve hastanın daha az anestezi alması sağlanmaktadır.
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row bg_type=”grad” bg_grad=”background: -webkit-gradient(linear, left top, left bottom, color-stop(21%, #E3E3E3), color-stop(22%, #E3E3E3));background: -moz-linear-gradient(top,#E3E3E3 21%,#E3E3E3 22%);background: -webkit-linear-gradient(top,#E3E3E3 21%,#E3E3E3 22%);background: -o-linear-gradient(top,#E3E3E3 21%,#E3E3E3 22%);background: -ms-linear-gradient(top,#E3E3E3 21%,#E3E3E3 22%);background: linear-gradient(top,#E3E3E3 21%,#E3E3E3 22%);”][vc_column][vc_custom_heading text=”Randevu & Bilgi”]