[vc_row][vc_column][vc_column_text]
Böbreklerin yapısı ve fonksiyonu nedir?
Böbrekler, insan vücudunda 2 adet büyük bir fasülyeye benzeyen belimizin her iki yanında bulunan ve kanı süzerek idrar üreten organlarımızdır. Bu süzme işlemi ortalama bir insanda günlük 180 litre civarındadır. Bu miktardaki kan her gün böbreklerimizden geçerek vücut için zararlı olan maddelerin idrar yoluyla vücuttan atılması sağlar. Dolayısıyla herbir böbrekte, böbreğe kan getiren bir atardamar, kanı tekrar ana damarlara ve vücuda dönmesini sağlayan bir toplar damar ve süzülen idrarın idrar torbasına taşınması için bir idrar kanalı bulunur.
Böbrek neden çürür, neden çalışmaz?
Böbreğin tamamının alınması genellikle iki nedene bağlı yapılır, birincisi böbrekte büyük bir tümör varlığında ikincisi ise böbreğin çalışmaması durumunda. Böbreğin çalışmamasının birçok nedeni olabilir. Bunları kabaca ikiye ayırabiliriz. Birincisi böbrek dokusunun (tabiri caizse etinin) kendi hastalıklarıdır ve fonksiyon kaybı ilerledikçe böbrek yetmezliği gelişir ve hastalar diyalize girmek zorunda kalırlar. Bizim burada değineceğimiz konu ise bunun dışındaki sebeplerle böbreğin çürümesi ve alınmasını gerektiren durumlardır. Doğuştan bir böbrek tamamen gelişmemiş olabileceği gibi küçük olarak da kalabilir. Normal boyuta ulaşmış böbrek ise hayatın herhangi bir döneminde çeşitli nedenlerle fonksiyon kaybına uğrayarak çürüyebilir (atrofi). Bu duruma en sık sebep olan problem böbrek taşlarıdır. Böbreğin çıkışını veya üreter ismi verilen böbrek kanalının herhangi bir kısmını tümüyle tıkayan bir taş tedavi edilmediği takdirde önce böbrekte şişmeye ve zamanla iç kısmı şişen böbrekte aşırı basınç artmasına bağlı dokularında ezilmeye neden olur. Bu durumda böbrek giderek incelir ve içi idrar dolu bir balona dönüşür. Bunun yanısıra böbrek kanalının çıkışında darlık olması da (UP darlık) taşa benzer etki göstererek böbreği tümüyle çürütebilir. Idrar torbasından böbreğe doğru idrar reflüsü olduğu durumlarda da bazen böbrek tümüyle çürüyebilir. Karın içerisindeki farklı organların kanserlerinde, bu kanser kitlelerinin böbrek kanallarına baskı yapması sonucu benzer etki ile böbrek çürüyebilir. Bazen ciddi böbrek iltahapları da böbreğin çürüyerek çalışmamasına neden olur.
Çalışmayan böbreğin mutlaka alınması mı gerekir?
Tümörler dışında, bir böbreğin çürüyüp çalışmadığı durumlarda ise birkaç kritere bakılarak ameliyata karar verilir. Eğer çalışmayan böbrek sürekli enfeksiyona sebep oluyorsa, ağrı yapıyorsa veya yüksek tansiyona neden oluyorsa o zaman böbreğin ameliyatla alınması uygundur. Bunların hiçbirine neden olmuyorsa ancak içerisinde taş varsa veya çok şişmiş durumdaysa yine ameliyatla bu böbreğin çıkarılması gerekir. Doğuştan küçük olan böbreklerde ise yukarıdakiler yoksa ameliyat gerekmez.
Böbreğin alınması işlemi genellikle vücudun yan kısmından yapılan büyük bir kesi ile açık olarak yapılabileceği gibi, günümüzde karından veya sırttan birkaç delik açılarak buradan uzun aletlerin ve kamera sisteminin içeri girmesiyle yapılan kapalı (laparoskopik ) yöntemle de yapılabilir.
Çalışmayan böbreğin alınması ve benzeri ameliyatlar uzun yıllar boyunca açık ameliyatlarla tedavi edilmekteydi. Ancak tıp alanında laparoskopik (kapalı) ameliyat tekniklerinin gelişmesi üroloji alanında da açık ameliyatların yerini kapalı ameliyatlara bırakmaya başladı. Günümüzde Amerika ve Avrupa ülkelerinde bu teknik standart haline gelmiş olmasına rağmen ülkemizde birçok merkezde hala açık ameliyat yapılmaktadır. Bunlar ekipman yetersizlilklerinin yanı sıra bu konuda yetişmiş deneyimli ürolog sayısının azlığına dayanmaktadır.
Laparoskopik yöntemle böbreğin çıkarılması (Nefrektomi) ameliyatı nasıl yapılır ?
Bu işlem genel anestezi altında yapılmaktadır. Dünyada bu işlem için tanımlanmış ve sıklıkla uygulanan iki yöntem vardır. Her ikisinde de prensip, içeride yapılan işlemler ve kullanılan ekipman aynıdır. Tek farkı birinde ve daha sık olarak yapılanda karnın ön kısmından delikler açılması, diğerinde ise sırt bölgesinden delikler açılmasıdır. Yaygın olarak yapılanı tarif etmek gerekirse, karnın ön kısmında toplamda 3 veya 4 yerden 0.5-1cm lik kesi yapılır. Bunlardan birisi genellikle göbek deliğinin kenarına yapılır. Eğer ameliyat sağ böbrek için yapılacaksa diğer ikisi bu kesiden yaklaşık 7-8 cm uzağa, karnın sağ tarafına ve bir üçgen oluşturacak şekilde yapılır. Sol taraf için de karnın sol tarafına kesiler yapılır. Her bir kesiden bir ucu kanın içinde bir ucu dışarıda kalacak şekilde borular yerleştirilir, ve içerisi gazla (Karbondioksit) doldurularak karnın şişirilmesi sağlanır. Böylece aletlerle içeride çalışmak ve kamera ile görüntü almak mümkün olur. Trokar adı verilen bu borular gaz kaçışını engelleyen özel yapım malzemelerdir. Göbek kenarından takılan borunun içinden kamera sistemi girilir ve içeriden görüntü alınmaya başlar. Daha sonra bunun sağına ve soluna takıla borulardan uzun el aletleri girilerek ameliyata başlanır. Ameliyatta böbreğin üzerinde bulunan kalın barsaklar aletler yardımıyla buradan uzaklaştırılarak böbreğe ulaşılır. Bundan sonra ameliyatın en önemli ve zor kısmı olan böbreğin ana atar ve ana toplar damarını bularak bağlama ve kesme gelir. . Bu işlem ameliyatın kalan kısmnıda kanama olmasını engeller. Daha sonra böbrekten çıkan idrar kanalı kesilerek ayrılır ve böbrek yapıştığı çevre dokulardan aletler yardımıyla tamamen ayrılır. İçeriye bu borulardan koyulan bir torbanın içerisine böbrek alınarak bu torbayla birlikte böbrek çıkarılır.
Laparoskopinin avantajları nelerdir?
En büyük avantajlarından birisi daha önce 20-30 hatta bazen 40 cm civarında yapılan kesilerin yerine çok küçük kesiler yapılmasıdır. Bu sadece kozmetik açıdan iyi bir görünüm değil, aynı zamanda daha çabuk ve daha sorunsuz iyileşme demektir. Özellikle şeker hastaları gibi yarası geç kapanan veya enfeksiyona yatkınlığı olan hastalarda bu durum çok daha önemli hale gelmektedir. Bunun yanı sıra hastaların daha çabuk iyileşmeleri nedeniyle hastanede daha az kalmaları, günlük yaşam aktivitelerine daha çabuk dönmeleri ve işlerine de daha çabuk başlayabilmeleri avantajlarını sunar. Yine ameliyat sonrası hastaların daha az ağrı duymaları ve daha az ilaç kullanma avantajları vardır. Özellikle deneyimli ellerde ameliyat süreleri de açık ameliyatlardan daha kısa sürmekte ve hastanın daha az anestezi alması sağlanmaktadır.
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row][vc_row bg_type=”grad” bg_grad=”background: -webkit-gradient(linear, left top, left bottom, color-stop(20%, #E3E3E3), color-stop(21%, #E3E3E3));background: -moz-linear-gradient(top,#E3E3E3 20%,#E3E3E3 21%);background: -webkit-linear-gradient(top,#E3E3E3 20%,#E3E3E3 21%);background: -o-linear-gradient(top,#E3E3E3 20%,#E3E3E3 21%);background: -ms-linear-gradient(top,#E3E3E3 20%,#E3E3E3 21%);background: linear-gradient(top,#E3E3E3 20%,#E3E3E3 21%);”][vc_column][vc_custom_heading text=”Randevu & Bilgi”]